GELECEĞİ UNUTTUK Siyasi istikrarsızlık ve seçim derken geleceğe yönelik hayallerimizi unuttuk.3 Kasım 2002 tarihinde Türkiye yeni bir döneme girecek. Bu sonucu bizimoylarımız belirleyecek. Seçime az bir zaman kala oluşacak tabloya şöyle birbakalım.Türkiye'nin Kasım 2002'de oluşturacağı yeni Meclis'ten, AB yasalarım hayata geçirecek, uygulanan ekonomik programı kaldığı yerden devam ettirecek ve olası Irak harekatı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, üstleneceğiağır sorumluluk yanında, rejim tartışmalarına yol açmayacak bir hükümetinçıkması nasıl sağlanacak?. İş dünyası için cevabı aranan ortak soru budur.Seçim sonuçları önümüzdeki süreçte Türkiye'nin nasıl bir hükümet sorunuyla karşılaşacağım da gösterecek. Liberalleşen merkez sol ile, sosyalleşen merkez sağın temsilcisi partiler tek başlarına ya da birlikte iktidar olmalıdır.Bu partilerden hiçbirinin tek başına iktidar olasılığı olmadığına göre,bu beklentinin ilk şartı, partilerin barajı aşarak en azından birlikte hükümet kurmaya yetebilecek sayıda milletvekiliyle Meclis'e girmeleridir. Kemal Derviş'li CHP'de sağlanmaya çalışılan birliktelik, DYP, ANAP ve DTP'nin Meclis'e tamamlayıcı sayıda milletvekili ile girememesi halinde bu senaryo işe yaramayacaktır.Bu nedenle, DYP, ANAP ve DTP'nin, CHP çatışı altında bütünleştirilmeye çalışılan merkez sol ile birlikte Meclis'e girmeyi başarabilmeleri için bölünen oyları bir araya getirebilecek benzer bir formül üretmeleri gerekiyor. YTP'nin de bu oluşumlardan birinde yerini almasında hem Türkiye, hem de kendi çıkarları açısından yarar olduğu açıktır. Bu takdirde, 4 Kasım 2002'de halkın büyük bir oranda desteğin! almış, güçlü ve temel konularda aynı yönde hareket edebilecek bir koalisyonun oluşması sağlanacaktır. Aksi taktirde, Türkiye, dünya görüşleri birbirine uymayan partilerin kerhen bir araya gelmeleriyle oluşacak bir hükümetle hem içeride hem de dışarıda güven uyandırmayarak çok kısa sürede ekonomik açıdan kaosa sürüklenebilir.Türkiye'nin kaybedecek zamanı olmadığı için, partiler, birlikte hareket etmeye yönelik, belirsizliği ortadan kaldıracak davranışları ne kadar erken sergilerse, ekonomide olumlu gelişmeler için seçimlerin beklenmesi gereği de o kadar azalacaktır.Ekonomist Faruk Türkoğlu bir makalesinde gelecekte Türkiye'nin bir olumluve bir de olumsuz iki se 'oya da hazırlıklı olunması gerektiğim söylüyor.Son beş yılda ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık gibi gelişmeler nedeniylegeleceği unuttuk, var olma mücadelesi, gelecek için planlama görevinin ihmaledilmesine neden oldu. Oysa geleceğin gündemi hayli yüklü.-AB'ye tam üyelik için olumlu bir karar alınması durumunda yabancı sermayenin doğrudan yatırımı artacak, enflasyonun düşmesi Türkiye'yi çekici bir yatırım alanı yapacak. Örneğin yılda 4 milyar dolarlık bir yabancı sermaye yaklaşık 250 bin kişiye iş imkanısağlayacak ama binlerce sanayici ve işadamını keskin bir rekabet ile karşı karşıya bırakacak.-Enflasyondaki düşüş sürdüğü taktirde tüm finansal yapıyı yeniden örgütlemek gerekecek.-Tüketici tercihlerindeki değişimi ve ana eğilimleri tespit edemeyenler zamanla Pazar payını kaybedecek.-Küreselleşmenin yeni aşamaları, yeni fırsatlarla birlikte yeni riskleri de getirecek.-Ekonominin beş yıllık patinajdan kurtulup en az dört-beş yıl sürecek bir büyüme dönemine girmesi ihtimali yükseliyor. Burası Türkiye deyip yeni aksiliklerin ortaya çıkacağı ve büyüme hızının düşük kalacağına inananlar belki haklı çıkabilir. Ancak ekonominin ve iç pazarın hızlı büyümesi durumunda, karamsarlar hazırlıksız yakalanacak. Bu nedenle gelecek için en az iki farklı senaryo ve hareket planım yapmak yararlı olabilir.Unutmayın, gelecek esasında bugündür. Yarın için bugünden birşey yapmayanların geleceği yoktur.Gelecek sayılarda görüşmek dileğiyle.MİTHAT YÜMLÜPerpa Yönetim Kurulu Başkanı